9 Mart 2014 Pazar

9.Mart.2014

Toprak kokusu, hem yaşamı haber verir, hem ölümü aslında.Bense toprak kokusu duyduğumda hep hayatı hatırlarım.Adem aleyhisselamın yaratılışında da vardır toprak.7 renk toprak.O yüzden insanlar renk renktir zaten.Yağmur yağar, açığa çıkan o kokuysa bana var olduğumu fısıldar.İçime kadar işler rahmetin kokusu.En çok ilkbahar yağmurlarını severim.Ardından bulutları yararcasına çıkan o güneş benide benden alır, doyamam izlemeye.Her olay, aklına gelebilecek herrr olay Allahü tealanın varlığını haykırır.Bizse sağırız sanki.Onun bu kadar çok nimetleri önümüze serişine şükürsüz kullarız.Verdiğim nimetlere şükrederseniz, arttırırım buyuruyor.Peki ya şükretmek aklımıza bile gelmiyorsa, biz bile ufacık bir iyilik yaptığımızda teşekkürü beklerken, Yaradanımızın verdiği sayısız nimetin şükrünü, elbette ona KUL olarak yapmalıyız.

Eski zamanlarda 2 saliha hanım varmış.Arkadaşlarmış, farklı hocalara gider, ikiside kendi hocasını öve öve bitiremezmiş.Davet ederlermiş birbirlerini, benim sohbetime gel diye.Karar vermişler, hocaları değişmişler.Bir zaman geçmiş, ikiside dinlerinde gevşemişler.Ahiretin değil, dünyanın peşine düşmüşler.Değiştiklerini fark ediyorlarmış ve sormuşlar birbirlerine, biz neden değiştik.Hocalardan biri, dinin emirlerini müjdelerle anlatırmış, yani şu ibadeti yaptığında, Cennette şu kadar köşk, bu kadar sevap..Diğeri dinin emirlerini korkutarak anlatırmış..Şu emri yapmadığında, Cehennem ateşi, kızgın lavlar, dondurucu soğuklar. Mizacı farklı olan bu iki arkadaş, hocaları değişince, korkuyla emri yapan, merhameti işitince dinde gevşemiş..Sevaplarla ibadetinde şevklenen öbür hanım ise, korkup dinden uzaklaşmaya başlamış.Sonra ikiside anlamışlar kendilerine ilk hocalarının iyi geldiğini.



Aslında hocaların farklı şekilde anlatmaları birer nimettir.Herkes mizacına uygun olanını seçer ve onunla dinini de dünyasını da mamur eder.Burada dikkat edilmesi gereken husus çocuklarımıza dini görevleri yaptırmakta SEVGİDEN başlanır..ve bence 9 yaşına kadar hep sevgiyle, Allahü tealanın MERHAMETİ anlatılmalıdır..Sonra şekillenen mizaca göre azabı hatırlatılır.Kesinlikle tehdit etmeyin.Çocuklarımızın dinden uzaklaşmasını istemiyorsak Allahü tealanın azabıyla korkutmamalıyız.

7 Mart 2014 Cuma

8.Mart.2014

2007 yılından düşünceler...

Her şey öyle hızla ilerliyor ki bu dünyada.Yaşamın karmaşası, geçirilen evreler, ruh halleri bazen olmak isteyipte bir türlü başaramadığın, asıl benliğine bir türlü dönemediğin hengameler bir noktada rest çektiriyor hayata..Doğum, hiçbir şeyden haberin yokken, Rabbimin verdiği ömürle büyüyorsun..Ölene kadar yeni şeyler öğrenmekle büyümeye devam ediyorsun..Amellerin seni o gaflet uykusundan uyandıracak mutlak sonla esir alıyor..ve işte o zaman görüyorsun büyümüş müsün yoksa bir kum tanesi kadar değerin olmamış mı..

Bırak, ağlamak istiyorsan gözlerinden aksın o yaşlar..Ama hayatta hiçbir zaman değmeyen biri için dökme o değerli yaşlarını, vakit kaybetme olmayacak birşey için, sadece o şey için dökme yoksa sen ağlamak istiyorsan ağla yine..Evet, Hayat HAYALDİR..Hayat, 2 yokluk arasında uzanan belirsiz bir köprü..O kadar acizsin ki aslında, Kainata bak bi yaa..BAK..Evreni düşün, galaksiler, yıldızlar, uzay..Senin kağıda koyduğun tek bir nokta kadar bile yerin var mı bu yaratılmışların içinde, bu evrende.

Peki ya beynin yada hani şu sanki dünya seninmiş gibi hışımla, hırsla çıkıştığın sözde aklın..? Her şey koca bir bomboşluk..Hiç kimseye güvenmemelisin..Yaşanılanlar ve bu gaflet bazen nankör kılıveriyor insanı.."Gaflette" olmalı, evet, yoksa insan kaybettiklerini nasıl unutabilir ki..

Ölçü 2 kısımda..Terazide 2 kefe var; Günahlar ve sevaplar..Huzurun gittiğim yolda olduğunu bilmek, duymak, görmek vesaire değil HİSSETMEK önemli ve bu HERŞEYE DEĞER...ve ben, Hissediyorum...


7.Mart.2014

Kavuşmanın hazzını özlemeyen anlar mı
Sevincin coşkusudur, akan gözyaşları
Kelimeler eksik kalır yüreğin dolduğunda
Gözler konuşur, ten konuşur, yarine kavuşunca
Ellerim ellerine değmezden önce ben
Bilmezdim tenin, tenimi sevişini
Gözlerim gözlerine değmezden önce ben
Getirmedim aklıma kimsenin hayalini
Ufacık bir kelimen dokunsa yüreğime
Hüzün çöker hemencik gözlerimin ferine
Kıyamaz gelirsin bayıldığım şeylerle
Sevincini görürsün bütün zerrelerimde

6.Mart.2014

İnsan çeşitleri.

Neden güçlüye karşı onun sözünü dinleme ihtiyacı hissedersin anlayamıyorum.Çoğunluğun dediği sana ters olduğu halde, o fikri kabul edenler, ya nasıl bir mantık bu. Aklın var, acıkınca acıktığın, ihtiyacını giderdiğin, istediklerini gerçekleştirdiğin biriysen neden despotun karşısında eziliyorsun ki.Anlayamıyorum.Bir fikrin olur, kararın olur, insanlar durmaları gereken yeri bilirler, bilmeliler, bildirmelisin icab ettiğinde.
Kır, çirkinleş demiyorum ama o sınırı öyle tatlı koyki , eskilerin değimi “ 2 tıpış, 1 yapış ” :)) Bilmiyorum, yapı meselesi tabii.Şu dünya hayatında mazlum ol zalim olma demişler ama sevdiğim birini kullanmaları bana ağır geliyor, belki bana yapılsa bu kadar gıcık olmuş hissetmezdim kendimi. Hayır demeyi bileceksin arkadaş.Müslüman akıllı olur, aldanmaz da, aldatmaz da..

20 Şubat 2014 Perşembe

20.Şubat.2014

Ey kıymetli, sen gittin.
Biz sana tabi olduğunu iddia eden kimseleriz.
Anladığını zanneden, anlık gözyaşlarıyla yandığını söyleyen dünya mecnunlarıyız biz.
Maksadını ahirete çevirmek için pekte bir şey yapmayan ama isteyen, gerçekten isteyen kimseleriz.
İstemenin de yetmediğini bilen, aklını herkesden üstün tutan azgın nefsimiz
Bile bile yüzümüzü dünyaya çevirmişiz.
Uyanmak vakti.
Sarsılmaya gerek kalmadan uyanmak VAKTİ.
ATEŞ yazan kağıdı ele alınca yakar mı,

Artık YAKMALI…YANMA vakti...

3 Şubat 2014 Pazartesi

3.Şubat.2014

İki kişi arasına yıllar girer bazen…
Yılların içinde nice kişiler tanırsın…
Tanıştığın kişiler eğlenceli gelsede,
Çoğu, zamanla korkutur seni.
Korkuları yüreğine verenlerden uzaklaşırsın bir bir..
Kopmasan bile mesafe koyarsın yanında olduklarına
..ve artık mesafeli başlarsın mecbur kaldıklarına..
Birgün..
Birgün , biryerde buluşturur seni hayat
Gözlerinin ışıltısı, kucakladığında anne kucağındaymışsın gibi o güvenle
Taa eskilere gidersin
Yılların yıpratan şahısları, hiç acıtmamışçasına gülümsersin
Bu seferki gözyaşların, senin SEN olabildiğin kişi yanında akar rahatlıkla, sevinçtir sebebi...
Gizlemişsindir çünkü sende yıllarca kendini, yanlış anlamalara açık olan o diğerlerinin yanında...
Hem mutluluktur o karşılaşmanın adı, hem rahatlık, hem çocukluk..

Belkide sadece çocukluk...
Çocukluk, yeni yüzler tanıdıkça bir kez daha özlettirir kendini
İçi dışında, dışı içinde yaşar ne varsa çocuk
Tanımaktır bir bireyi çıkarsız
Tanımaktır, yaşamaktır hayatı yüreğindekiyle çocukluk
Yıllar sonra karşılaştığın bir çift göz sana armağanıdır çocukluğunun
Kaldığın yerden devam edersin onunla...

Hayat sevdiklerimizle ayrı kalmaya değmeyek kadar kısacık oysa
Ayrı kalmaya değmeyecek insanları biriktirmeli hayatta..

Günümüz çocuklarının arkadaşı bilgisayar, tablet, telefon, televizyon. Çokk acıyorum onlara.Onların bu duyguları hissedecek insanları bile olamayacak belki hayatlarında.Biz ebeveynler olarak onlara vermezsek olamayacak.

Beni hala çocuk hissettiren kıymetlilerim,
bir kez daha hayatımda olduğunuz için
 teşekkür ederim...
Sizi Çok Seviyorum...

12 Ocak 2014 Pazar

Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun..

Bugün, dünyaya gelmiş, geçmiş, gelecek bütün insanların bayramı.
Çünkü, herşeyin Hürmetine yaratıldığı, 
Allahü tealaya kul olmak şerefininde bize verildiği en güzel Sebebin doğum günü.
Ve yine en güzel Sebebin, Sevgiliye kavuştuğu gün.
Onun (aleyhisselam) hürmetine Rabbim dünyada, ahirette incitmesin, incittirmesin.
Bu bayram gününü hakkıyla idrak edip, 
son nefesimizinde Onun (aleyhisselam) cemal-i şerifiyle bayram olması dileğiyle.
Mevlid kandiliniz mübarek olsun.

21 Aralık 2013 Cumartesi

21.Aralık.2013

Samimiyet..
Samimiyet nedir? Neleri gerektirir? Yada sorumu değiştirip nasıl hissedilir,  samimiyet nasıl hissettirilir diye mi sorsam? Öyle bir zamandayız ki değerlerimizi unuttuk.Zamanın bu ben merkezci hortumu dokunduğu yerlerde derin izler bırakıyor.Bi defa affetmeyi unuttuk, görmezden gelmek bile o kadar zorlaştı ki, bırak görmezden gelmeyi açığını bulmaya odaklandık hepimiz.Ney sebep oldu, neden bunlar oldu derin konular, uzatmaya lüzum yok.Yapılması gerekenlere odaklanma zamanı.Birlik olma zamanı.Fazla irdelemeden olduğu gibi kabul etme zamanı belkide.Değişmeyeni değiştirme değil, değişmeyene taktik değiştirme zamanı.Olgunluğu gösterip, pişirme zamanı.Sokakta  bir sürü birbirine gıcık olan insan.Ne komik.Pışpışçı insan.Bazen pışpışçılıkta lazım gerçi o pişirme usulünü uyguluyorsan.Unu kavurmadan yapılan kuymak nasıl yavan durur, pışpışlamadan da uykusuna dalamaz bebek, dalamazsa ne olur huysuz olur.Huysuz insanda huzur vermez, aynı yemek sürekli pişer gelir önümüze.Buradaki pışpışçılık idare etmek değil, sonunda o insanı kazanmak içindir.Yani kıymetlilerin değimiyle "ilm i siyaset" yada eşref saatini beklemek..Bu uğraşa değer mi, insan kazanmak var ucunda elbetteki DEĞER.
Evet, samimiyet nasıl hissedilir: HİSSETTİREREK.Bu bir döngüdür.Başlayacağı yer ise SENİN içtenliğinde.Gör bak neler olacak.

Bulunduğu ortama girdiğinde enerji saçan insanlara ba yı lı yo rumm.Hadis i şerifte "Müslüman, elinden ve dilinden kimsenin incinmediği kimsedir." buyuruluyor.Yaratılış gayemizi unutmadan İNSAN kazanma zamanı.

9 Aralık 2013 Pazartesi

7.Aralık.2013

Herkesin imtihanı en hassas olduğu noktadan gelir.Kimi hayat arkadaşı güzel yada yakışıklı olsun ister, kimi istediğimi alayım, hesapsız harcayım, zengin olayım der.Kimiyse sadece huzurunun peşindedir hayatını paylaşacağı kişiyle yaşamak istediği tek bu yöndedir, saygın bekler, manevi olguları dört dörtlük olsun der.Kimi bebeği olsun ister, kimi konumum, kariyerim olsun der, kimi eşi eğlenmeyi bilsin, gezsin veya sohbeti derya ister. Ve herkes en çok istediğiyle imtihandadır.Herkes o imtihanıyla savaştadır kendine ait olan dünyada.Dopdolu bir dünyaya sahip olsada, o hayalini kurduğu dünyanın peşindedir.Yıllarını verir, dostlarını verir, bazen sevdiğini bile harcar neyin etrafında dönüyorsa onun uğruna.Kimin zaafı neyse, o onunla imtihandadır.Zaaflarımız, bizi biz yapanlar mıdır, bizi bizden alanlar mıdır? Bizi biz yapıyorsa vezir hesabı, bizi bizden alıyorsa rezil hesabı. Zaaflarımız, peşinde koştuğumuz şey, hak ediyor mu bu denli kendimizi adamamızı.Neyin yada nelerin savaşını verdiğimizin bilincinde miyiz acaba? Ahiretin bir günü bile etmeyen şu dünya hayatımız bir sürü dünyalar kurmamızı hak ediyor mu, yada buna ömrümüz yetecek mi ki? Ölümden sonrasına yarıyor mu etrafında dönüp durduğumuz o zaafımız…Zaaflarımız...Zaafımızla 80 yıllık imtihandayız.Ebediyetin imtihanı zaaflarımız.Onlara bakış açımızı normalleştirmeli, hırslarımıza biraz gem mi vurmalıyız ki, ne dersiniz?.Öyle uyanık olmalıyız ki bizi bizden alan şeylerden kurtulup, zaaflarımızı bizi bize kazandıracak hale getirmeliyiz.O zaman bu dünya hayatımızda da, ebediyet yolunda da gerçek zafere kavuşuruz.

Hayalini kurduğumuz dünyamızın kimseyi incitmeden bizi bize, bizi ebediyyette kazandırması dileğiyle...

29 Kasım 2013 Cuma

29.Kasım.2013

Kendin olmak...
Kendinden ödün vermeden kendin olmak...
Hayatın karşısına yüreğindekiyle çıkmak.

Adam olmak...
Düşüncelerinin arkasında durmak...
İnandığın davanın safını tutmak.

Yar olmak...
Yarinde var olmak..
Baktığın her yerde, yar olduğuna varmak.

Dost olmak...
Dünyada değil birtek, ahiret dostu olmak...
Mizanda kefeyi yükseltmede kâr olmak...

Fani olmak...
Sevdiğinde kaybolmak..
Kaybolduğun şeyde kendini bulmak.
Kendini bulduğunda Asl'a kavuşmak.

23 Kasım 2013 Cumartesi

23.Kasım.2013



Gönlümüzü bazen yıkar gider ufacık bir ima.Bazen bir bakış yerin dibine sokar seni.Yüreğini pır pır ettiren korkuların gün gelir buluverir, yada neyi küçümsedin, eleştirdiysen onunla karşılaşır hatta bazen yapıverir bulursun kendini.

Buz gibi bir hava eserse birgün o an gülümse bi, kendin için önce bir gülümse hayata, biraz sus sonra.Sonra karar ver; kalbini mi dinlendirmen daha iyi, yoksa zihnini mi? Cevap vermeli mi, yoksa değmeyecek biri mi? Sükutun mu bu sefer kılıcın, okkalı sözler mi? Her şeyden önce kalp kırmaya değer bir mesele mi? Öfke anında dudaklarından dökülenler nefsin içinse, boşver, sükutun altındır işte o zaman.Ama yanlışa mahal vermeyecek bir cümlen ise,karşındakinin kırılacak olan kalbi değil de nefsiyse, söylemeden gülümse, sonra yumuşacık işle o yerin dibine sokmaya çalışan bakışları, öyle sessizce ve usulca haykır ki utanarak indirsin yere gözlerini..
Unutma sormayı kendine; cevap vermen kalp kırmaya değer mi? yoksa cevabın bir yanlışı düzeltmek için mi?

22 Kasım 2013 Cuma

21.Kasım.2013


Yapmalıyım denilenleri yapmalı,
Gitmeliyim denilenlerden gitme zamanı.
Zaman hızla akıp giderken kaçırmamalı
Geride bırakmamalı kaçırılanları da
Kaybedilenler zaten yeteri kadar fazla
Kaybetmeden bilmeli zamanın kıymetini

O kadar çok manisi varki hayatın, daha az uyumalıyım herşeyden önce.6 olmalı mesela kalkışım, biraz siesta, ve sonra 12 olmalı güne gözlerimi kapayışım.Her güne başlarken spor yapmak mesela, biraz yürüyüş.Kolayıma gelenden kaçmalıyım.Rahatımı bozmalıyım artık.Geçen, biten ömürlerden olmadan önce vaktin kıymetini bilip yapmalıyım aklıma takılanları.Beni bana kazandıracak fikirlerimi geçirmeliyim hayata.Bu ay, bu hafta, bu gün değil, şimdi.

13 Kasım 2013 Çarşamba

13.Kasım : Her daim istişare edilecek kıymetli büyüğüme...

İçimi ısıtan bakışların eritiyor kalbimin katılığını
Pamuk gibi oluyorum sesini duyduğumda
Her kaba sığıyor, her şekli alıyor ruhum
Sanki başka alemlerde dolanıyorum
Bana neden var olduğumu farkettiriyor derinlerime dalışın
Birkaç saat bile yetiyor minik adımlara
Karınca misali yolları katedişim,
Sanki zamanı olmayan alemdeyiz biz seninle
Herşey duruyor
Herkes kayboluyor bir bir
Sadece sen ve ben sanki, sesinle kayboluyorum
Hissettiğim tek şey bolca huzur
Biraz pişmanlık, neden daha önce değil diye
Biraz sıyrılış..

Bu ufacık uyanıklığımın sebebi sensin
Sebebi gözlerin
Sebebi ruhuma, içime işleyen sesin, sözlerin
Hem çok seviyor, hem çok korkuyorum senden
Aslında korkum sen değil, seni kaybetmekten
Aslında korkum, densizlik etmekten...

Herşey başa sarıyor yokluğunda,
Bense her zamanki gibi, yine, hakim olmak istiyorum artık, bu başa sarmalara...

13.Kasım.2013

Sevdiğinin haliyle hallenmek.
Bu 1 asır neler götürmüş hayatımızdan.İslamiyetin emrettiği, büyüklerimizin sözleri, kendi sünnetleri, şöyle bilmemkimin sözü diye çıkıyor ya karşımıza ve bunu işin doğrusunu bilen insanlar paylaşıyor ya int. ortamında anlamakta çok zorlanıyorum.Hatta anlayamıyorum.Bir fransız fizolofunun yada bir ingiliz adamının sadece kelimelerin yerlerini değiştirerek kurduğu cümle neden işin özünü, islamiyyetin güzelliğini bilen insanlardan beğeni topluyor anlayamıyorum.
Sevdiğinin haliyle hallenmek.Kim sevilir herşeyden önce..Allahü teala...Sonra kim sevilir...Peygamber efendimiz aleyhisselam..Bir çocuğa ileride ne olmak istiyorsun diye sorulduğunda hangisinin hayalidir EVLİYA OLMAK (N. teyzem)
Günümüze ne kadar uzak bir cümle, ve bir o kadarda ne kadar önemli bu teslimiyyet.Neden böyleyiz...Batının modern yaşam kültürüne geçemiyor muyuz değerlerimizden ödün vermeden.Bakıyorum ki; Her ev halkının reisi, hocası, geleneği, düzeni yani hayatını yöneten ve maalesef herşeyinden ödün verdiren tek bir şeyi var.TELEVİZYON.Bazı şeyler hayatımıza girdiğinde dengede tutmakta zorlanırız.Çünkü nefsimiz ile aklımız arasında çelişkiler başlar, hele birde sahip değilsek doğru kaynaklara yada sahip olupta onların sadece tozlarını alanlardansak......ve işte sınırını koyamadığımız 2. şey; İNTERNET
Büyüklerin buyurduğu 3 tehlikeli ekran; Televizyon, Bilgisayar, Telefon............Saman çöpü misali savrulup durmak için fazla ve ÇOK tehlikeli sebepler.............Ne diyim Allahü teala hepimizin yardımcısı olsun.Uyanık olmalıyız..Çok uyanık olmalıyız...

12 Kasım 2013 Salı

12.Kasım.2013



Kimi akıl hesabı, kimi bilek hesabı, kimi yürek hesabı peşinde.Öyle yada böyle yaşanılanlar kayboluyor geçmiş zamanın içinde.”Hayat göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor yavrum” cümlelerini hep “yaaa, öyle teyzecim gerçekten” der, der ama anlayamazmışım.Şimdi anladım mı onuda bilmiyor ama daha bir farklı bakıyorum hayata.Gözüme takılan bir ailenin, birden 20 yıl sonrası canlanıyor zihnimde, neden bilmiyorum buda bana zamanın ne denli hızlı geçtiğini hissettiriyor.Korkutuyor mu bu beni, itiraf ediyorum, evet, hemde çok.Dünyada artık ben, gelecekteki her şeyden çok korkuyorum.Bazı düşünceler içimdeki cesareti, boşvermişliği kırıyor.Olgunluk mu bunun adı bilmiyorum, sadece birkaç cümle ile anlatılacak şeyler değil elbet.Aslında bazen kulağa gelen, yada gözlerinle gördüğün veya okuduğun tek bir cümle, kare, fısıltı tokat gibi çarpar hayatı, insanın yüzüne.Ben fark etmeden acaba öyle bir durum mu oldu, yansımalarını görüyor olabilir miyim? Uykum gelmiş sanırım…..:)

6 Kasım 2013 Çarşamba

2.Kasım.2013



İnsanın herşeyi olupta mutlu olmayı bilmemesi nedendir acaba? Yaa geçmişi geçmişte bırakmak bu kadar zor mu? Şu bilinç altı ne menem şeymiş be kardeşim.Doyumsuz mu insanlar anlamıyorum ki.Hep yukarı hep yukarı.Hayatında kaç kere sevdiğin için kendi çıkarını düşünmeden birşey yaptın? Nefsini, kendini araya katmadan yaptığın birşey var mı, bir sorgula kendini.Sonra suçla, izin veriyorum.Sonra suçla.Ooof ne zor fedakarlığı bilmeyen insanlarla yaşamak.Almaya alışkın insanlarla uğraşmak.Evet biliyorum hayatın kendisi bu, zaten ben asıl onlarla yaşamak zorunda olan insanlara acıyorum.

Geçen gün bir yapı marketin yakınında 15-16 katlı binanın tepesine bir adam çıkmış, 35li yaşlarda, aşağıda yığınla insan, ellerde cep telefonu, hayali atlarsa anı yakalamak, tık rekoru yada beğeni toplamak, adını duyurmak.Epey bir giremedik park yerine,yol insan dolu, cam açık sesleri geliyor diyor ki; "Hadi kardeşim atlayacaksan atla, işimiz gücümüz var" Adam yukarıda bir uca geliyor, bir geri kaçıyor, kolunu suratına kapatmış hüngür hüngür ağlıyor :(  Sevgilisi terketti diye oradaysa kafasız der geçerim, ama evine ekmek götüremeyen bide üstüne yığınla borç kalmış biriyse o zaman içimde fırtınalar kopuyor işte." Komşusu açken tok yatan bizden değildir." buyuruluyor hadis-i şerifte ama biz ekmekleri çöpe atan bir ümmetiz, orasıda apayrı bir konu.

Doyumsuz olmayalım yaa..Bir an sonrasının bizim için yada yanımızdakiler için olmayacağını düşünelim, kızgınlık anında bakış açımızı değiştirmeye çalışalım.Biraz pozitif olma ışıkları yanabilir mi acaba hayatımızda..? Azıcık…

28.Eylül.2013



Arada bir ara vermekte lazım...Tazeleniyorsun, detoks kıvamında, yenileniyor tüm vücudun.Bırak vücudunu gülüşün, bakışın değişiyor, duyguların kuvvetleniyor, tomurcuklanıyor bile belki :) İyi geldi, eski günlerden birkaç gün yaşamak, çook keyifliydi.Herşeyimin tadı ayrı, kıymeti çok büyük ama tüm mesuliyetleri biraz rafa kaldırıp kaçamak yapmak iyi geldi.Bu bazen anne-babanla bazen eşinle, bazen dostun yada kardeşinle, aslında imkan olsa bazende belki tek başına, kendine de kalmalı arada insan...Benim kaçamağım dostlarımlaydı :)) Dedim ya eskilerden bir gün, mesuliyetsiz birkaç gün... Aslında normal zamanda biri dese "mesuliyetsiz" canım sıkılır, kendimi hesaba çekerim, ama öyle tatlıydıki mesuliyetlerim olmadan mesuliyetsiz olmak :D 
Çığlıklar attım kumsalda, koşturup durdum çocuklar gibi, rüzgar ve dalgalar o kadar fazlaydı ki birbirimize zor duyuruyorduk sesimizi, hava ılık, deniz sıcak, biz kumsalda ve sadece bizzzz, 3 kafadar :) Birbirimizin resmini o kadar çok çektik ki, dostluğun katoloğunu hazırlayabiliriz.:) Hayatımda sesim kısılana kadar duygularımı  haykırdığım tek gündü..İyiki yaşamışım ve tekrarını  yaşamalıyım dediğim günlerden biri..Ohhhh düşününce bile keyifleniyorum.Rabbime şükürler olsun..Rabbim her zaman hayırda ve helalde daim kılsın dostluğumuzu, dünya ve ahiret dostluklarından olsun, fâniyatta faideli olalım birbirimize inşAllah....
Sonrasında özlemle mesuliyetlerime kavuşmaksa ayrı güzeldi……..;)

Güneşim ol
Pervane gibi dolanayım dört mevsim
Bahar olmalı benim mevsimim
“İlkbahar”
Tazelenelim çiçekler gibi
Sonra, “Yaz”, söyle ona kavursun bizi..
“Sonbahar” biraz hüzün mevsimi
Örtelim üstünü tüm kederlerin
Karlar yağsın kötülüklerin üzerine
Erisinler karla birlikte akıp gitsinler geçmişimizden
..ve gelen her bahar heyecanlandırsın bizi
herşeyi tazecik tutalım ilk anki gibi..

28 Ekim 2013 Pazartesi

Bir Alıntı

Kimseyi değiştiremezsin hayatta..!
İstemediğin sürece, hiçbir şey için ödün vermeyeceksin.
Çünkü gün gelir, verecek hiçbir şeyin kalmaz.
Ve sen, sen olarak kaldığın sürece senin yanında olanlar da mutlu olacaktır.
Bırak hayatına eşlik etmek isteyenler gelsin seninle.
Yolun bitimine kadar gelmeleri şart değil.
Herkesin gidebileceği bir yol vardır.
Sen yeter ki, yanında yer almayı bil.
Ne sen kimse için mecburi istikametsin, ne de bir başkası senin için…
Seninle gelmek isteyenleri yanına al.
Belki beraber daha çok şey katabilirsiniz bu hayata.
Yanındaki seni mutlu ettiği sürece kalsın hayatında, zorlama kendini.
Hayat rahat ve anlayışlı insanlarla
Ve hayat hak ettiği gibi yaşandığında güzel…
Ve unutma ;

"Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir…! "

C.Bukowski